Merhabalar bu yazıda gün geçtikçe popülerliği artan docker ile ilgili bir şeyler yazmak istedim fakat araştırdıkça o kadar güzel yazılar gördüm ki yazmak yerine, benim docker’ı anlama yardım eden yazılardan kısa,net ve anlaşılır bir özet çıkarmak istedim. Kullandığım referansların bir kısımını yazının sonuna ekliyor olacağım.

Konteyner yapısının ve getirdiği farklılıkların daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle eskiden ne yapıyorduk, şimdi ne yapıyoruz bir hatırlayalım.

Sanallaştırma teknolojilerinden önce bir fiziksel sunucu üzerine birden fazla işletim sistemi kurmak mümkün olmuyordu. Farklı her bir işletim sistemi için mutlaka yeni fiziksel kaynak gerekiyordu. Bu durumda her yeni sunucu ihtiyacında temin süresi bekleniyor, alınacak sunucular için rack alanı ayarlanıyor, sistem odasinin soğutma tasarımı ve enerji tüketimi gözden geçiriliyor vs. vs. bir çok olumsuz ve iş yükü getiren detay ortaya çıkıyordu.

Sanallaştırma teknolojileri ile beraber bu durum değişti. Sanallaştırma ile yazılımsal olarak elde bulunan fiziksel donanımların mantıksal olarak ayrılarak birden fazla sanal makine şekline sokulup, kaynakları daha verimli kullanmak başta olmak üzere daha bir çok avantajı beraberinde getirdi diyebiliriz. Sanalaştırma ile onlarca fiziksel makine yerine yüksek kapasiteli tek bir makine içerisine sanal olarak aynı sistemleri kurabilirsiniz. Böylece enerji, kablolama, soğutma, ve sunucuların kapladığı alandan büyük ölçüde tasarruf ve mobilite sağlar. Bakım, onarım, upgrade süreleri kısalır, high availability çözümleri kolaylaşır, olası bir afet veya bir arıza durumlarında downtime sürenizi saniyelere kadar indirir. Bu yapı halen çok yaygın kullanılmakta olup, aşağıdaki resim sanallaştırılmış bir ortamı anlatmaktadır.


(continue reading…)

Loading